Beden Duyumlarından Benliğe Bir Yolculuk ve Bu Yolculukta Somatik Deneyimlemenin Rolü

Psk. Dr. Neslihan Arıcı Özcan neslihan@neslihanarici.com

Birçok filozof (Wittgenstein, Alexander) bedenin ayrı bir mantığı olduğunu ve bireyin bütünlüğü için önemli olduğunu dile getirmiştir. Freud da yaptığı çalışmalarda zihnin unuttuğunu ancak bedenin unutmayacağını vurgulamıştır. Ancak insan bedeninin dünyada hem özne hem de nesne olarak önemli bir yer kapladığını, zihin ve bedenin bir bütün olarak çalıştığını öne süren Fransız düşünür Maurice Merleau-Ponty’nin 1950’lerde sunduğu bedenleme fenomenolojisi (phenomenology of embodiment) bakış açısı ile hem felsefeye hem de psikolojiye farklı bir bakış açısı sunmuştur (Merleau-Ponty, 2006; 2014).

Fenomenoloji, bireyin deneyimini kendine özgü haliyle betimleme girişimidir. Fenomenoloji kavramını birçok filozof ve teorisyen (Hegel, Kierkegaard, Husserl, Marx, Nietzsche ve Freud) kullanmıştır. Bütün bu teorisyenler ve filozoflar fenomenoloji kavramını ele alırken bedeni biyolojik bir nesne olarak ele almış ve bedenin zihinden bağımsız olduğunu dile getirmiştir. Ancak insan bedeninin hem özne hem de nesne olarak önemli bir yer kapladığını, zihin ve bedenin bir bütün olarak çalıştığını öne süren Fransız düşünür Maurice Merleau-Ponty’nin 1950’lerde sunduğu bedenleme fenomenolojisi bu bağlamda farklı bir bakış açısını sunmaktadır (Merleau-Ponty, 2006; 2014).

Maurice Merleau-Ponty’nin sunduğu bedenleme fenomenolojisine göre, bireyin dünya ile ilişkisi bedenli bir ilişkidir. Bedenden yalıtılmış bir bilinç mümkün değildir, şayet böyle bir durum varsa bireyin bilinci dünya ile etkileşimini koparan ve yaşamsal gerçekliğinden kopuk ve sabitlenmiş bir bilinçtir (Aydın, 2020; Şan, 2015). Bu yüzden Merleau-Ponty’ye göre birey kesin bir bilgi aramak yerine, belirli bir açıklığa ulaşmaya yönelen ve bu yönelmeyi deneyim ve duyumlarla ulaşabilen bir varlıktır. Kısacası birey kendi gözleri ile dünyayı gören, anlayan, yaşayan ve anlamlandıran bir varlıktır (Merleau-Ponty, 2006; 2014).

Bu bağlamda kendi gözleri ile gören, anlayan, yaşayan ve anlamlandıran bir varlık olan bireyin dış dünya ile ilişkisi Merleau-Ponty’ye göre algı ve beden zemininde yönelimsel (niyetli) bir ilişkidir.

Bu yönelimsel ilişki, bireyin ve nesnenin bir bütün olarak konumlandıkları, bilincin biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel tüm ilişki ağlarını içine aldığı bir ilişkidir. Bu bağlamda bireyin bedeni nesneler ve dünya ile ilişki içinde bir varlık olarak sürekli, uzamlı ve karşılıklı olarak etkileşimsel bir ilişkidedir. Ve bu yönelimsellik bireyin “şimdi ve burada” bulunuş tarzı ile oluşmakta ve insanda düşünme, anlam ve dış dünyanın inşası oluşmaktadır (Merleau-Ponty, 2006; 2014)

Merleau-Ponty’nin sunduğu bu yaklaşım felsefede geleneksel epistemolojinin özne-nesne ayrımını ve geleneksel ontolojinin zihin-beden ayrımını ortadan kaldırmıştır. Birey “yaşayan bedeni” ile bilinçli bir şekilde yaşantıya dahil olarak kendine özgü anlam dünyasını (fenomenolojisini) ve kendi benliğini sürekli “şimdi ve burada” inşa etmektedir (Aydın, 2020). Bu felsefi akımın psikolojideki yansımasında beden, zihni belirleyen “yaşayan beden” olarak ele alınmakta ve bedenin de bir bilinci olduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda beden bilinci ve beraberinde beden farkındalığı kavramını 21. yüzyılda ele alan birçok psikolojik kuram ve model (bilinçli farkındalık, somatik deneyimleme, yoga odaklı beden terapileri) vardır (Piran ve Teall, 2012; Teall, 2015).

Bu kuramların başında da Somatik Deneyimleme® (SD) gelmektedir. Somatik, Latincede canlı bedene ait bir şeyi ifade eden bir göndermedir. Deneyim ise olgunun fenomenolojik seviyesine erişen ve şimdiki an’a odaklanan müdahaleleri içeren bir fiildir (Levine, Blaskelee ve Sylvae, 2018). Peter A. Levine, kariyerine 1960’ların ortalarında Berkeley’deki California Üniversitesi’nde tıbbi biyofizik alanında, birikmiş stresin sinir sistemi üzerindeki etkilerini incelerken, çoğu organizmanın stresli olaylardan kurtulmak için doğuştan gelen bir kapasiteye sahip olduğunu gözlemlemiş ve zihin/beden bağlantısı fikrini kullanarak farklı stres azaltma teknikleri denemiş ve Somatik Deneyimleme® (SD)/Somatik Experiencing® modelini geliştirmiştir (Levine, 1977; Levine ve Frederick, 1997; Levine, 2010).

SD®, travma ve kronik stresin oluşturduğu olumsuz etkileri ve belirtileri azaltmaya ve iyileştirmeye yönelik geliştirilmiş, kısa süreli, beden merkezli, esnek dayanıklılığa dayalı bir psiko-biyolojik yaklaşımdır (Levine ve Frederick, 1997). Psikobiyolojik yaklaşım olmasının sebebi, sinir sistemi ile ve özellikle de otonom sinir sistemi ile çalışıyor olmasıdır (Levine, 2008; 2010, 2015; Levine ve Frederick, 1997; Payne, Levine ve Crone-Godreau, 2015). İnsan canlı bir organizma olarak elektrokimyasal bir sistemdir ve bu sistemde insanın hayatına devam etmesini, dengede kalmasını, öğrenmesini ve çevreye uyumunu da sinir sistemi sağlamaktadır. Sinir sistemi kendi içinde çevresel ve merkezi olarak ikiye ayrılmaktadır. Çevresel sinir sistemi bedendeki duyumları ve bedenin motor hareketlerini içinde barındırır. Merkezi sinir sistemi de omuriliği ve beyni içinde barındırmaktadır. Bu iki sistem ve sistemdeki her bir alt yapı ve sistem hiyerarşik bir düzende, karşılıklı uyumla ve öz düzenleme kapasiteleri ile çalışmaktadır. Duyumlardan alınan bilgiler beyinde anlam kazanır ve tekrar bedene gelerek motor hareketlere/eyleme dönüşmektedir. Bu motor hareketlerin bazıları istemli yönlendirilirken bazıları da istemsiz otonom sinir sistemi (OSS) tarafından yönlendirilmektedir. OSS, bireyin çevreye karşı tehdit algısını ve stres tepkilerini düzenleyerek bedenin birçok sisteminin (dolaşım, solunum, sindirim, gündüz uyanıklığı, gece uykusu, metabolizma, hareket etme, yenilenme, göz bebeğinin ışığa göre değişmesi ve daha birçok görevi) değişen koşullara göre uyum sağlamasına ve sağ kalmasına yardımcı olmaktadır (Saraçoğlu ve Baygın 2015; Snel, 2010). Bu bağlamda OSS’nin insan yaşamında oldukça önemli bir yeri vardır. OSS, insanlarda ve memelilerde üç bölümlüdür (sosyal sinir sistemi/parasempatik ventral, sempatik sistem, parasempatik dorsal (Porges, 2007; 2009). Tehdit eden bir yaşantıda OSS’nin ilk olarak parasempatik sistemin ventral yolu devreye girmekte ve birey sosyal ilişki/yardım arayarak sinir sistemini düzenlemeye çalışmaktadır. Ancak bireyin karşılaştığı tehdit edici yaşantının uyarımı yüksekse ve sosyal ilişkilenme/sosyal yardım arama ile OSS bu tehditle başa çıkamıyorsa bireyin OSS’de sempatik sistemi uyarılmakta ve OSS yaşadığı yaşantının türüne göre kaç/savaş tepkisine yönelmektedir. Ancak bazen bireyin OSS sempatik sistemi verebileceği kaç/savaş tepkilerini- travmatik yaşantı çok ani olduğundan, sosyal koşullar izin vermediğinden veya yaşının küçüklüğünden- verebilecek uygunlukta olmadığından vermeyebilmektedir. Bu durumda OSS, bedeni korumak için acil alarm durumuna geçmekte ve en ilkel tepkisi olan parasempatik sistemin dorsal hattındaki donma tepkisini gösterebilmektedir. Donma tepkisi o an bireyi korumaktadır ancak bireyin tehdide vereceği tepkilerin enerjisinin bedenin çeşitli yerlerinde birikmesine, hapsolmasına ve öz-düzenleme kapasitesinde kayıplar yaşamasına yol açmaktadır. Öz-düzenleme kapasitesindeki kayıplar sinir sistemindeki enerji uyarımından sonra beklenen doğal boşalımı sağlayamamakta ve boşalamayan enerji çevresel sinir sistemimizi etkilediği gibi merkezi sinir sistemimizdeki üç beyindesürüngen, limbik sistem ve neokorteks- aksamalara ve onların entegratif çalışamamasına yol açmaktadır (Levine, 2015). Bu entegratif çalışamama ve kopukluklar bireyin bütünlüğünü (bedeni, duyguları, düşünceleri, davranışlarını ve ruhunu) olumsuz etkilemekte, bireyin kendine yabancılaşmasını ve benliğinde kopukluklara yol açmaktadır.

Bu bağlamda SD® bireyin yaşadığı kronik stresi ve travmayı, “şimdi ve burada” bilinçli farkındalık ile bedendeki içsel duyumları (iç organlardaki, kas ve iskelet sistemindeki) izleyerek (veya kullanarak), stresli durumda bedenin tamamlayamadığı tepkileri tamamlaması ve biriken enerjinin boşalmasını sağlayarak merkezi sistemde yer alan üç beynin tekrar entegratif çalışmasını, özellikle de beyinde insula bölümünün etkin olmasını ve sinir sisteminin öz-düzenleme kapasitesini yeniden kazanmasını amaçlamaktadır (Levine, 2010; 2015; Payne ve ark., 2015). SD uygulamalarındaki öz-düzenlemenin amacı bireyin beden bilgeliğine erişimini sağlamaktır. Bu da bireyin beden duyumlarını (uyuşukluk, sıcaklık) izlediği sırada neye ihtiyaç duyduğunu fark edebilmesini, fark ettiği ihtiyaca yönelmesini, sinir sistemini yatıştırabileceğini ve dengede tutabileceğini deneyimlemesini, bunları deneyimlerken yaşadığı deneyimleri empati ile kapsayabilmesini içermektedir. (Levine, 2010, 2015; Levine ve Frederick, 1997; Somatik Deneyimleme Eğitim Modülü, 2017). Bu süreçte beden ve beyin (üç beyin: sürüngen, limbik sistem, neokorteks ve özellikle insula) hiyerarşik bir düzende (aşağıdan yukarıya) hem etkileşimli hem de eş zamanlı çalışmaktadır. Bu eş zamanlı ve etkileşimli çalışma sonucunda bedenin kendini öz-düzenleyebilmesi bireyin duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını düzenleyebilmesini kolaylaştırmaktadır. İnsan davranışlarını, duygularını anlamada önemli olan, beden ve zihnin bir bütün olarak hissedildiği yer olarak tanımlanan insulanın SD uygulamalarında etkinleşmesi bireyin kendi bütünlüğünü bedensel, duygusal, zihinsel, davranışsal ve ruhsal fark etmesini sağlar. Tüm bu sürecin sonunda ise kendini öz düzenleyebilen birey, yaşamındaki seçenekleri fark eder, durumlarla başa çıkmada seçeneklerini çoğaltır, yaşamla ilgili beceri kazanır, güçlenir, kendi kararlarını verir ve yaşadığı deneyimle benliğini inşa eder (Levine, 2010; 2015; Levine ve Frederick, 1997; Payne ve ark., 2015).

Kısacası “yaşayan beden” bilinçli bir şekilde duyar ve duyumsar, beyin bu duyumsamayı hiyerarşik bir düzende (ilkel beyin- limbik sistem- neokorteks) duygular, düşünceler, davranışlarla birlikte ele alıp anlamlandırır ve bedenini, anlamlandırdığı bu durumu için yönlendirir ve bu yönlendirme ile birey bir deneyim oluşturur. Bu işlem sırayla bilişsel psikolojide aşağıdan yukarı ve yukarıdan aşağı işlemler olarak adlandırılır. Buradan da anlaşıldığı üzere bireyin deneyimini oluşturan ilk yapı aşağıdan yukarı bir işlem olan beden duyumlarından ilkel beyne ve oradan diğer beyin alanlarına giden yol üzerinden geçmektedir. O yüzden bedenden bireyin bütünlüğüne ve benliğin inşasına giden bir yol bulunmaktadır. Ve bu yol bireyin kendi algısal dünyasında ve fenomenolojik alanında, şimdi ve burada oluşmaktadır. O yüzden bireyin benliğine giden yol, bedeni ile sürekli ve yeniden inşa edilen dinamik bir yapı olarak ele alınabilir.

Son olarak Fransız düşünür Maurice Merleau-Ponty’nin ifade ettiği gibi “Dünya düşündüğüm şey değil yaşadığım şeydir; dünyaya açığımdır ve hiç kuşkusuz onunla iletişim kurarım ama ona sahip değilim, o tüketilemez olandır.” (2014, s. 2139). Bu minvalde insan, bedeni yaşadığı ve bilincini bedenine yönlendirdiği sürece benliğini inşa etmeye devam edecektir. Beden bilgeliğinize erişmeniz dileği ile…

Kaynakça

Aydin, A. (2020). Merleau-Ponty’nin bedenlenme fenomenolojisi: Bilinç ve beden bütünlüğü. Kilikya Felsefe Dergisi/Cilicia Journal of Philosophy, 7(1), 77-90.

Levine, P. A. (1977). Accumulated stress, reserve capacity and disease. Ann Arborm, MI: University of California, Berkeley. https://traumahealing.org/wp content/uploads/2016/04/levine-doctoral-thesis-1976-accumulated-stress reserve_capacity_and_disease.pdf

Levine, P. A., & Frederick, A. (1997). Waking the tiger: healing trauma: the ınnate capacity to transform overwhelming experiences. Berkeley, CA: North Atlantic Books. https://books.google.com.tr/books/about/Waking_the_Tiger.html?id=3Y2t1O qÜEmcoC&redir_esc=y

Levine, P. A. (2008). Healing trauma: A pioneering program for restoring the wisdom of your body. Sounds True. https://www.soundstrue.com/products/healing-trauma

Levine, P. A. (2010). In an Unspoken Voice: How the Body Releases Trauma and Restores Goodness. North Atlantic Books.https://www.northatlanticbooks.com/shop/in-an-unspoken-voice/

Levine, P. A. (2015). Trauma and memory: Brain and body in a search for the living past—A practical guide for understanding and working with traumatic memory. North Atlantic. https://www.northatlanticbooks.com/shop/trauma-and-memory/

Levine, P. A., Blakeslee, A., & Sylvae, J. (2018). Reintegrating fragmentation of the primitive self: Discussion of “somatic experiencing”. Psychoanalytic Dialogues, 28(5), 620-628. https://doi.org/10.1080/10481885.2018.1506216

Merleau-Ponty, M. (2006). Algının önceliği ve onun felsefi sonuçları (Y. Yıldırım, Çev.). İstanbul: Kabalcı.

Merleau-Ponty, M. (2014). Algılanan dünya (Ö. Aygün, Çev.) İstanbul. Metis.

Payne, P., Levine, P. A., & Crane-Godreau, M. A. (2015). Corrigendum: Somatic Experiencing: Using interoception and proprioception as core elements of trauma therapy. Frontiers in Psychology, 6, 423. https://doi.org/10.3389/fpsyg.2015.00423

Piran, N., & Teall, T. (2012). The developmental theory of embodiment. In G. McVey, H.B. Ferguson, M. Levine, & N. Piran (Eds.), Improving the prevention of eating disorders: Collaborative research, advocacy, and policy change (ss. 169–198). Waterloo, Ontario, Canada: Wilfrid Laurier Press.

Porges, S. W. (2007). The polyvagal perspective. Biol. Psychol., 74, 116–143. https://doi.org/10.1016/j.biopsycho.2006.06.009

Porges, S. W. (2009). The polyvagal theory: new insights into adaptive reactions of the autonomic nervous system. Cleveland Clinic Journal of Medicine, 76(2), 86. https://doi.org/10.3949/ccjm.76.s2.17

Posner, M. I., & Rothbart, M. K. (2000). Developing mechanisms of self regulation. Development and Psychopathology, 12(3), 427441. https://doi.org/10.1017/S0954579400003096

Price, C., & Thompson, E. A. (2007). Measuring dimensions of body connection: Body awareness and bodily dissociation. Journal of Alternative and Complementary Medicine, 13(9), 945‐954

Snell, R. S. (2010). Clinical Neuroanatomy. (7. bs. ed.). Lippincott Williams & Wilkins. https://patientfocus.files.wordpress.com/2012/08/snell-clinical-neuroanatom y-7th edition_41.pdf Somatik Deneyimleme Eğitim Modülü: Uygulayıcı Eğitimi Orta Seviye Eğitim Manueli. (2017). Foundation for Human Enrichment.

Boulder, Colorado Şan, E. (2015). Merleau-Ponty, İstanbul: Say.

Teall, T. L. (2015). A quantitative study of the developmental theory of embodiment: Implications to health and well-being. University of Toronto. Retrieved from https://tspace.library. utoronto.ca/handle/1807/69750